banner137
banner12
Ne mutlu ki başkanın gündem maddelerinden bazılarını yazdıklarımızla oluşturabiliyoruz. Hiç işi kalmamış yazdığımız yazıların bazılarını gündem maddesi yapıyor bazılarına ise sesini bile çıkaramıyor. Önemli olan önemsizler değil önemlilere açıklama getir de bizde anlayalım doğrucu Davut olduğunuzu sayın başkanım. Öyle yandaşlarını karşısında lafları sokup akşama da istediğin gibi yayınlatıp sayfalarda yer aldırtmak değil erdemlik! Hodri meydan deyip canlı yayınlarda tartışmak, burada yazdıklarımızın tamamına cevap verebilmektir erdemlik.
Neyse bakalım gelelim yine sevgili başkanımın basın toplantısına. Toplantısının birkaç gündem maddesi vardı var olmasına da en önemlisi benim yazdıklarımdı.
O gün yine atıp tuttu ve okşayıcı birkaç sözün ardından aldı sazı eline.
Sayın başkan öyle bir başladı ki! Dürüstlük, erdemlik, şeref, haysiyet, onur, gurur ne kadar kelime varsa gazetecilere saydırdı. Aslında direk banaydı da ben pek üzerime alınmadım.
Evet o gün başkanın yaptığı konuşmaların arasına girerek aynen yazalım ve bizim yazımızda ki katsıda anlatalım ve bu işe birde kendi penceremizden yorumlayalım.
Aynen öyle başladı başkan!
“İnsanın yaşamında dürüst olması, ahlaklı olması, yalan söylememesi gerektiğini hep konuşuruz, biliriz, isteriz.”
- Bende burada sayın başkana katılıyorum. Bizde hep öyle bir başkanımız olsun istedik. Ama nafile. Yukarıda sayılanların hangisini yaptınız yada sizde var sayın başkanım?
“Ki bu erdemler erdem değildir aslında. İnsanda olması gereken vasıflardır. Dürüst olmak, yalan söylememek, onurlu olmak. Ama maalesef yine bizim basınımızda basın ahlakına uymayan yazılar okumaktan üzüntü duyuyorum. Duyumlarla yada belli işaretlerle yazılar yazılarak hedef haline getirilmeye çalışılıyoruz. Bunu daha önceden bir arkadaşımız yapmıştı şimdi bir arkadaşımız bu rolü üstlenmiş ve yapmaya çalışıyor. Ben şunu söylüyorum şerefli insanlar, yalan yazmazlar, yalan konuşmazlar,yalan söylemezler.Şerefli insanlar iddiasını ispatlarlar.Eğer şerefli insanlar iddiasını ispatlayamazlarsa ne olacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz.”
-Buraya kadarda başkanımın yanındayım. Şereften bahsediyor yine. Yalandan, dolandan. Başkanım ne zaman doğru söylediniz de biz size inanmadık?
“Ben Bulgaristan’a gitmişim, görüşmeler yapmışım, işi bağlamışım Edirne’ye dönmüşüm. Bunu yazan arkadaşımız ispatlamazsa şerefli arkadaşsa onun şerefli olmasından şüphe duyarım ben.”
- Başkanım benim şerefimden sizin şüphe duymanız çok önemli değil. Şeref sizde ne kadar varsa bizde de inanın onun bin katı var. Zaten bizde sizi yazmaktan şeref duyuyoruz.
-Başkan devam ediyor. “Ve bununla yargı önünde hesaplaşacağız yargıya da başvurdum.”diyor ve burada hafif bir gözdağı ile karıştırdığı yalaka takımı ile beni aynı kefeye koyuyor. Zaten açıyorsun davaları be başkanım. Sonuçta durum yargıda.Sende bende ise ortadayız.
“Artık kimsenin ahkam kesme hakkı yok. Mademki iddia ediyorsun ispatla kardeşim iddianı. Belgele hesabını sor. Eyvallah. Ama, ispatlayamadığın şeyi, yalan söyleyerek iddia ederek, kafa bulandırmaya çalışıyorsan hesabını vereceksin. Şimdiye kadar hep iyi niyetle dayandım dayandım artık bıçak kemiğe dayandı. Yapan hesabını verecek kardeşim. Kim hesap verme durumundaysa hesabını verecek. Bensem ben hesabını vereceğim. Yazansa yazan kişi verecek. Kimsenin hakkında ahkam kesmeye ileri geri konuşmaya hakkı yok.Ayıp ya!”
-Başkanım! Bulgaristan’a kiminle gittiğiniz çok önemli. İnci gibi dizilip verdiğiniz pozlar gazete sayfalarında yer aldı. Sofya büyükelçimizin odasında onların ne işi var onu anlayamadık! İnşaatçılar değil mi onlar? Meclis üyeniz ve kardeşleri…..Hemen niye Sedefkule işini üzerinize aldınız ki?
“Birimimde değişiklik yapmışım, hapse girmek niyetinde değilmiş benle beraber onun için kendisi ayrılmış. Kardeşim ben aldım adamı görevden. Ben beğenmiyorum çalışmasını başarısız, aldım bu kadar basit.”
-Görevden de alırsın,yerde değiştirirsin.tabii ki bu kadar basit.Sen başkansın.Yönettiğin ve başında bulunduğun Sedefçi Holdingin sahibisin nasılsa.Dönerci dükkanının değil!...
“Cezaevinde benimle beraber yatmaya niyeti yokmuş arkadaşımızın. Böyle …k tan şey olur mu ya.Ben o adamı hiçbir zaman zorlayıp imzayı bas demedim.Adam gibi çalış başarılı ol diye baskı yaptım.Başarılı olamayınca aldım görevden o kadar basit.”
-Ha bak ne güzel demişsin. Zorlayıp imza bas dememişsin. Güzelce söylemişsin. Adamda yapamam deyince attırdınız imzayı sonrada salladınız adamı. Daha ne işte.
“Bugün yarın emniyet savcılıktan aldığı talimatla çökecekler belediyenin tepesine. Temenni direk. “Nah” buna ulaşırsınız siz.”
-İşte son nokta acı oldu be başkanım. Ayıp oldu biraz. Sen ki şerefli, onurlu, gururlu, ahlaklı ve erdemli bir adamsın. Ne o nah kelimesi öyle. Basının önünde,kameralar önünde.
Kibirine yenilme başkan! Ahlaklı ol. Dürüst ol, saygılı ol.
Bırak boş işleri; açıkla yazdığımız diğer konuları. Hudut gazetesi başta olmak üzere benim yazdıklarımı açıkla. Ruhsatları, harçları, bağışları, alınan arsaları, verilen payları, yapılan kıyakları açıkla başkanım…
Bana o gün belki şerefsiz diyemediniz ama demek istediniz. Yineliyorum. Benim şerefimi yargılamak, sizler gibi aile ahlakımıza ters düşen hareketler yapmaz. Adalet Bakanlığının dinlenme tesislerin de boş yere iki defa 70- 80 er günlük kalmaz. Sabah erkenden ellerine kelepçe vurularak evinden alınıp nezaretlere atılmaz. Rüşvetin belgesi olarak dolap yaptırmaz. Görevini kötüye kullanmaz.
Eğer bunlar şerefse şeref kimde başkanım…
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.