Edirne’mizin var ama yok gibi görünen gururu Trakya
Üniversitesinde önceki gün gördüğüm bir olay beni oldukça şaşırttı.Yurt
dışından öğrenci alımı ile ilgili olarak düzenlenen çalıştaya ev sahipliği
yapan Trakya Üniversitemiz davet ettiği ve icabet etmesini beklediği 24 adet
üniversitelerin bir kısmının rektörlerini yada temsilcilerini Edirne’de
ağırladı.Bir ağırladı ki ağırlamak görsün gözünüz.YÖK’ün eski başkanı
Prf.Dr.Yusuf Ziya Özcan’ın da katıldığı çalıştay da üniversitelere yurt
dışından nasıl öğrenci çekerizin hesapları yapıldı.
Buraya kadar her şey çok normal ve anlam taşıyan bir halde
yürüyordu.Ancak çalıştayın sona ermesi ile öğlen yemeği molası verildi ve bu
konuda Üniversitemizin medarı iftarı,sosyal tesislere geçildi.Aslında tesisler
sonradan uydurulmuş bir yemeğe ev sahipliği yapacaktı ama olmadı.Asıl ev sahibi
Yunanistan’dı ve tüm gelen konuklara yanlarında pasaportlarını almaları
söylenmiş öğlen yemeğine Yunanistan’a gideceğiz denilmişti.Zenginlik böyle bir
şey olsa gerek.Devletin malı ile öğlen yemeğine Yunanistan’a gideceksiniz ve
oldu olacak akşamda Bulgaristan’da gecelere aksaydınız!
Öğlen yemeği olmasada akşam yemeği için Yunanistan'a gidilmiş ancak dönüşte gümrükte bazı sorunlarda yaşanmamış değil.
Çok sayıda rektör yada üniversiteleri temsilen gelen kişiler
ile birlikte medarı iftarımız olan Üniversitenizin Sosyal tesislerine
geçtik.İçeri girdiğimde alt katta bazı kişilerin masalarda oturduğunu ancak
başların orada olmadığını gördüm. “Başlar nerede?” diye sorduğumda ise başımın
üzerinde yani tesislerin üst katında özel locada olduğunu öğrendim.Yani tam
anlamıyla haremlik selamlık bir durum vardı.Sayın Rektörümüz Prf.Dr. Ever Duran
yanına aldığı bazı rektörleri üst kattaki roof katında ağırlıyor diğerlerini
ise aşağıda bırakarak bakın başınızın çaresine diyor.
Bu ayrımcılığın bir nedeni olabilir mi diye düşündüm ama
bizim Vali Gökhan Sözer’in de orada olduğunu öğrendim. Yani ağalar üst katta
diğerleri alt kattaydı. “-Yahu bir arada otursanız da ayrı gayrı yapmasanız ne
olur?” diyeceğim ama o an önüme içecek olarak konulan maddenin şarap mı yoksa
kola mı olduğunu ayırt etmenin derdine düşmüş hatta yemek olarak verilen meşhur
Edirne ciğerinin de Arnavut ciğerimi yoksa başka bir şey mi olduğunu anlamaya
dalmıştım. İstediğim içecek kolaydı ama bardak leş gibi şarap kokuyordu ve
kolayı içemeden bırakmıştım. Önüme konan ciğer ise tam anlamıyla evlere
şenlikti ve yemeden bıraktım. Hoş gerçi Üniversite olaya bilimsel yaklaşmış
olmalı ki Edirne ciğerini farklı bir şekilde önümüze koymuşlardı. İl dışından
gelen konuklar ise bu sayede Edirne ciğerinin labada yaprağı gibi olduğunu
orada ve o kişiler sayesinden öğrenmişlerdi.Aslını öğrenseler kim bilir neler
derlerdi.
Evet bu toplantıdan bana göre hiç hoş olmayan ve üniversite
yönetiminin alsında tamamını ilgilendiren birden çok konu vardı.
Birincisi neden ayrı oturma gereği duydunuz?
İkincisi Edirne esnafına çıkılsaydı daha iyi olmaz mıydı ve
esnaf kazanmaz mıydı?
Üçüncüsü ise Edirne ciğeri böylesi kötü tanıtılmamalı ve
kadehler leş gibi şarap kokmamalıydı?
Eee sonrada bazıları çıkıp üniversite ile ilgili yalan
yanlış konuşuyorlar.Kardeşim bir ata sözü var ne demiş büyükler! “Hoca bunu
yaparsa cemaat ne yapmaz.Herkes uymuş hazır olan imama, başlamışlar sonrada
kendi bildikleri dualara….”
Hoca bunu yaparsa cemaat ne yapmaz!
Edirne’mizin var ama yok gibi görünen gururu Trakya Üniversitesinde önceki gün gördüğüm bir olay beni oldukça şaşırttı.Yurt dışından öğrenci alımı ile ilgili olarak düzenlenen çalıştaya ev sahipliği yapan Trakya Üniversitem
01 Mart 2012 Perşembe 12:17