banner137
banner12

Sadece haber bültenlerinde izlediğimiz ve Çin’de çıktığını bildiğimiz,ilik etapta bize gelmez dediğimiz ve gelmesine rağmen hala alay eder bir şekilde baktığımız Korona (COVID-19) virüsünün ciddiyetini anlamış değiliz.

Avrupa’ya açılan kara sınır kapıları bulunan Edirne’de yurt dışından ilimize giden gelenleri düşündüğümüzde bizde olmamasının imkansız olduğu sağır sultan duyarken hala bazı kişilerin ve kesimlerin nedense uyarılara aldırış etmemesi,çarşı Pazar gezmesi,bir arada durması,devletin kapalı tutulacak yerler listesinin başında gelen mekanlarla ilgili uyarılarına rağmen hala iş yerini açanlar,camına perde gerip içeride faaliyetini sürenler bunların hepsi “olsa olsa ancak Türkiye’de olur dedirten cinsten şeyler….

Dediğimi gibi aylar öncesinden başlayan bu süreç “ülkemizin kapısını çaldı ve geldi” demek istiyorum ama aslında kapıyı çalmadı “kırdı girdi” demek daha doğru.

Bakın öyle bir toplumuz ki; adına şarkılar yazdığımız,bestelediğimiz,tiye aldığımız Korona için Valilik önderliğinde bu şehirde Korona’ya karşı okullarda tarhana çorbası adı altında saçma sapan bir uygulama yapıldı.Göstermelik verilen bir tas çorba ile Korona virüsü ile adeta dalga geçildi.Şimdi bu uygulamaya imza atan arkadaşlara benim bir önerim var! “Alın kazanlarınızı Saraçlar caddesine çıkın ve tarhana dağıtın!”

İl Sağlık Müdürü’ne geçtiğimiz gün meslektaşlarımız açıklama almak için mikrofon uzatıyor, sevgili müdür belki bu süreci iyi yönetiyor ama daha iyi yönetmesi gerektiğini hatırlatmak istiyorum.Açıklaması yaklaşık 2 dakika 40 saniye sürüyor fakat 1 dakika 40 saniye kadarlık bir bölümü sadece methiye ile geçiyor.

Edirne pilot il olmasına rağmen maalesef kitler yeterli değil.Bu sıkıntılı süreçte başı ağrıyan hastaneye koşuyor.Hastanelerin şu aşamada zor bir süreçten geçtiğini,sağlık personelinin en büyük risk sınıfında olduğunu hepimiz biliyoruz.Allah sağlık çalışanlarının yardımcısı olsun.Hakları asla ve asla ödenmez.Alkış desteği belki güzel ama bence maaş ikramiyeleri ile bu süreçte ödüllendirilmeliler. Bu zor süreçte Korona ile uğraşılırken hiçbir şey yokmuş gibi,basit rahatsızlıklar veya ilaç yazdırma konuları için gidiyor olmak çok doğru değil.Olası bir vaka durumunda sizlerinde o vaka ile aynı duruma düşmeniz kaçınılmaz gözüküyor.Hastaneye gitmeyin! Mecbur kalmadıkça gitmeyin.Sağlık Bakanlığının ALO 184 nolu telefon hattı inanılmaz önem arz ediyor.Muhteşem bir algoritma ile sesli yanıt sistemi üzerinden sizi yönlendiriyor.Neredeyse teşhis koyacak.Olası bulguları sesli yanıt sistemi üzerinden yönlendirerek tuşlama yapıyorsunuz ve ona göre hasta olup olmadığınızı veya durumunuzu size belirtiyor ve gereksiz yere hastaneye gitmenizin önüne geçiyor.Ama maalesef buna rağmen hala ve hala hastanelere gitmeye devam ediyoruz.Boşuna evde kal demiyorlar.Boşuna evden mecbur kalmadıkça çıkmayın demiyorlar.Yaşlılar çıkmaması gerekirken piyasada cirit atıyorlar.Gençler bağışıklık sistemi iyi diye belki çok umursamıyorlar ama taşıyıcı rolü oynadıkları ve etrafa yaydıkları için onlarında dışarı mecbur kalmadıkça çıkmamaları gerekiyor.

İlerleyen günlerde eğer süreç istenmeyen noktaya varırsa inanın sokağa çıkma yasağından başkası kar etmeyecek.Evde kalmak en iyisi olacak…

Edirne’de caddeler,sokaklar ilaçlanıyor,yıkanıyor.Her ne kadar belediye başkanımız “kaldırımları dezenfekte etmenin bir anlamı yok diyor bilim insanları.Şimdi ben sen mutlu ol diye bunu mu yapacağım şimdi”derken bile şehirdeki insanların bu yönde mutlu olmasını sağlayarak boşa da olsa ilaçlamayı yapıyor.Toplu taşıma araçları,okullar,genel manada insanların bir arada olduğu tüm alanları ilaçlıyorlar.Faydası var veya yok ama bunu zaman içinde göreceğiz.Karaağaç’ta bekleyen mültecilerin daha büyük sorun olduğunu ve bir bulaşıcı hastalığa sebep olmalarının an meselesi olduğunu,ancak belediyemizin yaptığı çalışma ile buna geçit verilmediğini veya az zararla atlatmak üzere olduğumuzu biz biliyoruz.

AFAD depolarında olan yardım malzemelerinin özellikle son kullanma tarihi üzerinde bulunan bozulabilecek gıdaların ihtiyaç sahiplerine dağıtılmasının da ne kadar önemli olduğunu buradan hatırlatmak istiyorum.Aldığım bazı durumlar her ne kadar mide bulandırsa da Edirne Valiliği’nin bu konuda uyarısını yapacağına olan inancım tamdır. “O malzemeler ihtiyaç sahipleri içindir,başkası için değil” diyeceğim ve geçeceğim.

Bu arada “kasap et, koyun can derdinde” dedirten bir olaya da şahit olduk. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yeni yapılacak olan binalara otopark zorunluluğu getirdi. 31 Mart 2020’de yürürlüğe girecek bu karar öncesinde bazı uyanık müteahhitler Edirne Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’ne gelerek projelerini onaylatmaya çalıştılar.Yani bir kuzudan iki post çıkarma derdindeler.Yıllardır milletin arazilerine kat karşılığı düdük kadar ev yapanlar,bugün yine kutu gibi evler yapmak için kolları sıvadılar ama gerek bakanlık,gerekse belediye buna müsaade edecek gibi görünmüyor.Yapılacak binanın artık altında otoparkı olma şartı getirildiği için bazı müteahhitler buna pek sıcak bakmadı.Ne diyelim; bugüne kadar yaptıklarınıza tutun.

Evet malum gündem Korona ama biz birkaç konuya değinelim istedik.Sanmayın ki, uykudayız! Edirne için yazmaya devam ediyoruz….

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.