banner78
banner12

“Bir gece ansızın gelebilirim!”dercesine geldi.Meteoroloji bas bas bağırdı “geliyor” diye!Hatta neredeyse metrekareye düşecek tahmini yağış miktarını bile verdi…Ancak yağan yağmur şiddetli olmasa bile yoğun ve aralıksız yağınca olanlar oldu.Her zaman için bildik görüntülere ilk anlarda aşina olduk.Talatpaşa caddesi,Dr.Sadık Ahmet Caddesi,Kipa karşısı, Kutlutaş Polis lojmanları civarı,İstasyon mahallesi civarı ve hep aynı sorunla gündeme gelen irili ufaklı yerler maalesef sıkıntı yaşadı.

Elbette yaşanan bu sorunların faturası birilerine kesilmek zorunda….Kime derseniz? Adres aramaya gerek yok! Tabi ki belediyeye…Ha, şimdi belediye ne kadar kabahatli bunu irdelemek lazım! Rutin kanalizasyon temizlikleri yapıldı mı? sorusuna yanıt aramak gerekirse bildiğimiz kadarı ile üç aşağı beş yukarı yapılıyor diye biliyoruz.

Ancak yağan yağmurun şiddeti ve yoğunluğuna bakarsak bunun mazereti de olmaz kusurlu kişisi ve kurumu da.Farkındaysanız daha önceleri yazdığım yazılarımda bunu örneklerle anlatmıştım.Edirne’nin yapısına baktığımızda şehrin Kuzey’den Güneye doğru bir meyil ve yapılaşması var.Ancak bu yapılaşmayı enine kesen yapılar ve saçma sapan bahçe duvarları,cadde ve sokak kaldırımları,kapalı olan kanalizasyon kapakları ve dahası…Örnek vermek gerekirse en ufak bir yağışta biz gazeteciler araçların sulardan geçişinin olduğu veya suyun yoğun olduğu yerleri ararız.Nede olsa malzeme buralarda oluyor.İşte belediyemiz burada bize anlamsız bir malzeme veriyor.Talatpaşa asfaltının kuzey şeridi her daim yağan yağmur sonrası nasibini alıyor hemde en ufak bir yağmurda.Ancak güney şeridi ise bundan etkilenmiyor.Neden mi? Ortada bulunan refuj suyun güney şeridine akmasına engel.Yani kuzey şeridi dolu taşıyor.Ortada bulunan refujun altlarına belli aralıklarla suyun akacağı tahliye boruları koy,suyun akışını sağla bak bakalım bize malzeme kalacak mı?

Kutlutaş kısmına bakacak olursak bu şehir 30-40 yıl önceki alt yapıyı taşımaya çalışıyor.Kaleiçi’nde siz hiç bodurum katını su basmış ev duydunuz mu? Hayır.Neden mi?Çünkü cadde birbirini kesen planlama ile yapılmış,suyun önüne ket vurulmamış,(son yıllarda kot seviyesi değişti) ama yinede işlevselliğini koruyor.Atalarımız ne demiş? Su akar yolunu bulur… Yağan yağış aslında etkili ama suyun emilimini sağlayacak toprak olmuş olsa bu sorun yaşanmaz.Beton binalar,asfalt yollar,gelişi güzel plansız yapılan suyun akışını kesecek imalatlar ne arasanız bu bölgede var.yani su akıp bir şekilde yolunu buluyor ve önüne engel tanımıyor.Hiç bir alt yapıda böylesi bir yağışı kaldırmaz...

Ve herkesin eleştiri oklarında olan belediye…Peki belediye ne yapacak? Veya yapacaktı? Recep Gürkan eline kazma kürek alıp,vidanjör tepesine çıkıp su basmasın diye önlem mi alacaktı.Yada eline büyük bir şemsiye alıp yağmurun yağmasını mı engelleyecek ti? Elbette hayır ama muhalefetin istediği bu!... Ha onuda yapmadı değil.Belki kimse bilmiyor ama o gece çizmeleri ayağına giymiş,bodrum katlara inmiş ve kurulan motopompların hortumlarını bağlamaya çalışıyor, mesai arkadaşlarına yardımcı olmaya gayretini gösteriyordu.Ama herkes onu kendi evinin önünde görmek istediği için herkesi memnun etmek mümkün olmuyor tabii ki.

Hadi belediye yetersizdi, başarısızdı, eldeki imkanlarla bu kadarını yapabiliyordu…Peki diğer kurumlar, yani devletin elinin değebileceği yerlerde durum nasıldı? Elbette fecaatti… Ekipman bakamından zengin olan devlet kurumları yaşanan sel olayının ardından gerekli koordineyi sağlayamamış,sıradan bir yağmur gibi davranarak mağduriyetin yaşandığı sorumluluk sahasına olaydan çok sonra gitmiştir.Bununda bedelini sorumlu sorumsuzlar kısa sürede ödemiştir.

Tahribatın en ağır olduğu yerlerde yaralar sarılmaya çalışılsa da,zihinlerde yarattığı tahribat kolay kolay sarılacak gibi görünmüyor.Bir kişinin hayatını kaybettiği felaket sonrası yaşananlardan ders çıkarmamız gerektiği bir kez daha karşımıza çıktı.

En basitinden, böylesi bir kriz durumunda ne yapacağını kimse bilmiyor! Mağduriyeti yaşayanlar, en azından evlerinin bodrum katlarını dolduran suyu tahliye edebilmek ve en kısa sürede elektriğe kavuşmak için önce belediye,daha sonra eş dost vasıtası ile vidanjör,motopomp bulmak için gayret gösterdiler.Böylesi bir durumda demek ki ne yapacağız?Bir envanter çıkartmakta yarar var.Kimse su motoru varsa,kimin motopompu varsa kayda girecek…Acil bir durumda bu insanlar kriz masası tarafından aranacak ve “seferberlik görev emri”gibi emirle yönlendirilecek.Ama bizdeki kriz masaları bizleri krize sokmaktan başka bir işe yaramadığı için sonuçlarına da katlanmak durumunda kalıyoruz.

Yaşanan su baskını sonrasında elektriklerin verilemediğini hatırlatmak isterim.Bodrum katları su altında kalan ve elektrik panoları sulara gömülü olan binalar yüzünden enerji beslemesinin yapılması imkansız ve mantıksızdır.Demek oluyor ki; buradaki binaların her zaman bu tür risklere açık olduğu ve elektrik panoları konusunda bir düzenlemenin yapılması kaçınılmazdır.Veya bodrum katlara konulacak ve yağmur anında devreye girecek güçlü motopomplarla su baskınının azda olsa önüne geçmek mümkündür.Ve tabi ki biz gazetecilerinde “Edirne sular altında” gibi başlıklardan da kaçınması lazım.Neden mi?Çünkü yapılan haberler sonrasında,verilen görüntüler eşliğinde Edirne’yi görenler Edirne’ye gelmekten vazgeçti.Oysa ki yaşanan sorun sadece belli noktalardaydı…Bunu da unutmayalım..Ha unutmadan!... “Bir elin verdiğini bir diğer el görmeyecek” der büyüklerimiz! İşi şov olanlar bu gaflet içinde bulundular.Mağdur olan insanlara sözde yardım ediyormuş gibi görünerek üç-beş ekmek vereceğinize o bölgeye afet kapsamına sokunda sizin iş yaptığınızı bu millet görsün.Hadi hodri meydan! Yapında görelim! Geçmiş olsun Edirnem…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.