banner137
banner25

CHP İstanbul Milletvekili Tanal "Önce bir aynaya baksınlar!"

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal Parti Genel Merkezi tarafından yapılan görevlendirme ile geldiği Edirne’de 3 günlük çalışmasına başladı.

Çalışma öncesi parti il başkanlığını ziyaret eden Tanal burada CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu ve il başkanı Fevzi Pekcanlı ile beraber basın toplantısı düzenleyerek gündemi değerlendidiler.

20 yıldır iktidarda olan AK Parti’nin ülkeyi getirdiği durumu özetleyen Mahmut Tanal, Türkiye’nin 2002 de iktidarın devraldığı süreçten dahada geri gittiğini belirterek “Türkiye'de yıl 3 Kasım 2002 Ak Parti iktidarı iktidara geldi. Tam 20 yıl. 2002'de geldiği noktadan tam 20 yıl gerisine gittiler. Nasıl gerisine gittiler? O dönem 1 dolar kaç paraydı kaç TL idi? Euro kaç TL idi, mazot, akaryakıt kaç TL idi? Bugün kaç TL? Gübre kaç TL idi bugün kaç TL? Yani baktığınız zaman AK Parti hükümeti ekonomi ile Türkiye'yi getirdikleri nokta borç batağıdır ve iflastır, iş yerlerinin kapanmasıdır, vatandaşın ekonomik anlamda hakikaten sıkıntı içerisinde yaşamasıdır”diyerek çıkış yolunun CHP ve Millet ittifakı olduğunu belirtti.

Partisi tarafında hazırlanan bir reçete olduğunu ve bu reçetenin içeriğini anlatan Tanal; “ Burada çıkış var mı? Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Yani ülkenin bu ekonomik çıkmazdan çıkış yolu vardır, reçetesi vardır, reçetesi Cumhuriyet Halk Partisi ve millet ittifakıdır. Nedir bunlar? Bağımsız ve tarafsız yargı Hukukun üstünlüğü, liyakat, adaletli bir yönetim, şeffaflık, Kamu İhale kanununun net bir biçimde düzenlenmesi, demokrasinin tüm hüküm ve kuralları ile işlenmesi tarafsız ve bağımsız yargının özgürce düşünüp özgürce yazabilmesi. Siz eğer muhalif olan herkesi susturmaya çalışırsanız, ülkede demokrasi olmazsa bu ülkede istihdam olmaz, bu ülkede üretim olmaz, bu ülkede hukuk güvenliği olmaz ve hukuk güvenliği olmayan bir ülkede ne yerli ne de yabancı yatırımcı yatırım yapamaz. Bu şuna benziyor. Bir güvercin bir yere konmak istediği zaman nasıl çevresine bakıp eğer bir risk hissediyorsa, oraya konmuyorsa yatırımcı da güvercin gibi çevresine bakar, yatırım yapacağı ülkeye bakar, hukuk güvenliği var mı, yok mu? Hukuk güvenliği yoksa yerli ve yabancı yatırımcı da oraya yatırım yapmaz. Çünkü ülkemizde artık siyasi iktidar gibi düşünmeyen veya hafif onu eleştiren kişi terörist ilan ediliyor, vatan haini ilan ediliyor”ifedelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kullandığı dilin sert olduğunu ve bunu gündem değiştirmek için kullandığını savunan Tanal “İşte daha iki gün öncesi Sayın Cumhurbaşkanının Gezi olaylarına katılan insanlara ağır küfür etmesi, hakaret etmesi dünyanın hiçbir ülkesinde kendisinin demokratik hakkını iktidara karşı kullananlara hiçbir devlet başkanı hiçbir Cumhurbaşkanı böyle ağır hakaret, küfür etmedi. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu olmadı. Hakikaten burada ne Sayın Cumhurbaşkanının ettiği yeminle bağdaşıyor, ne de Anayasanın 5 maddesi ile bağdaşıyor. Maalesef mevcut olan iktidarın gündemi ile vatandaşın gündemi bağdaşmıyor örtüşmüyor ve gündemden de vatandaşın gündeminden uzaklaşmak için bu şekilde suni yapay gündemler yaratılıyor. Vatandaşın gündemi ekonomi, zam. Her gün zam zam. Yani bunu unutturabilmek için yok vatandaşa hakaret, yok vatandaşa küfür, biz bu dışlanma ile bu ötekileştirme ile bu nefret dili ile ülke kalkınamaz. Ülkede milli birlik ve beraberlik için nefret dili yerine sevgi dilini kullanmak lazım. Düşmanlaştırma dili yerine kardeş dilini kullanmak lazım. Burada netice itibarıyla hiç kimseyi dışlamamak, hiç kimseyi ötekileştirmeden kucaklaşma ile ancak bu ülkeye demokrasi gelebilir. Ülkeye demokrasi gelirse de hakikaten o zaman istihdam da olur, işsizlik biter, mutluluk olur, bereket olur Adalet olur, insanların yüzü güler”dedi.

Ülkede bir savurganlık olduğunu ve her geçen gün kötüye gittiğini belirten Tanal; ülkenin ekonomik olarak kötüye gittiği bir süreçte iktidar sahiplerinin zenginleştiğine dikkat çekerek “Yöneticilerin ülkeyi nasıl savurduğunu daha net anlaşılabilmesi açısından ben esasen avukatım. Eğer avukatlık ofisimde çalışan birileri varsa ben fakirleşiyorsam, benim yanımda çalışan zenginleşiyorsa, onun başka da geliri yoksa, demek ki benim yanımda çalışan benim paramı çalıyor demektir. İktidara baktığımız zaman bakanından tutun Cumhurbaşkanına varıncaya kadar ülke borç batağına giriyor, bunlar zenginleşiyor. Bunların başka bir geliri var mı? Yok. Peki bu ülkeyi sen yönetiyorsan, bu ülke fakirleşiyorsa, borç batağına giriyorsa siz zenginleşiyorsanız bu devletin imkanlarını kendi uhdenize geçiriyorsunuz anlamı çıkar ve burada da verilen yazılı soru önergelerinden tutun her şeye dek varınca kapalı bir kutu. Şeffaflık yok, kapalılık esas. Kapalılığın esas olduğu rejime, otoriter ,totaliter, faşist rejim denir. Faşist rejimlerde temel hak ve özgürlükler sınırlandırılmıştır. Vatandaşın kişiliği şahsiyeti düşünülmez veya şu denilir. Vatandaş temel hak ve özgürlüklerini kullanamaz ve otoriter rejimin götürdüğü yer sefalettir, yokluktur, yoksulluktur. Şu anda kısacasını söyleyeceksek. 20 yılda bu ülkede fabrika mı kuruldu? 20 yılda bu ülkede işsizliğe çare mi bulundu? Yoksulluğa bir çare mi bulundu? 20 yılda özel sektör mü büyüdü? 2002'de terör yoktu arkadaşlar! 20 yılda terör mü bitirildi? Ve bunların dönemi ile birlikte terör hortladı. Ne yaptılar? Gittiler oslo’da gizli görüşme yaptılar. Ne yaptılar? Gittiler Habur sınır kapısında gayet rahat çadır mahkemeleri kurdular. Ne yaptılar? Kobani döneminde gittiler peşmergeleri aldılar, getirdiler Şanlıurfa'da kebap söylediler. Şimdi düşünün millet ittifakına sen terörist diyeceksin kalkacaksın kendin terörle kol kola gireceksin. Bunu tarih de biliyor, bunu Millet de biliyor. Gayet rahat. Hani derler ya Anadolu'da çok güzel bir söz var! ‘Önce bir aynaya bak’ derler. Önce bir aynaya baksınlar”dedi.

6’lı masanın adayının hala belirlenememesi konusunda iktidarın eleştirileri olduğunu yönünde yöneltilen bir soruya ise “Bugüne kadar seçim kararı alınmadan, seçim kararı açıklanmadan, tarih belirlenmeden Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde aday ismi açıklanmadı cevabını veren Tanal “Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Cumhurbaşkanının korkulu rüyası olmuş. Aynı şekilde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı düşünün. Seçimler iki sefer İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı kimdi? AK Parti'nin Binali Yıldırım Bey idi değil mi. Aslında Binali Yıldırım Bey orada aday değildi. Aday olan aslında Ekrem Bey'in karşısında yarışan Sayın Cumhurbaşkanıydı. İki sefer orada yenildi. O mağlubiyeti hazmedemeden dava üstüne dava. Çalıştırılmıyor arkadaşlar. Yani vatandaşın kamu hizmetlerine erişimi AK Parti iktidarı bizim Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin üzerindeki bu baskılar nedeniyle çalıştırılmıyor. Çalışmaları engelleniyor ve belediye meclis üyeleri sıfatıyla engelleniyor. Onların sayısı yetmiyorsa bu sefer iktidarla engelleniyor. Yani biz altılı masa dediğimiz ve daha da artacak. Bu buradaki millet ittifakı olarak oy birliği ile oradaki herkesin mutlak surette üzerinde uzlaştığı kiminle kazanılacaksa yani burada netice itibarıyla biz burada artık hedefe kilitlenmiş durumdayız. Amacımız bu ülkeye adaleti getirmek arkadaşlar. Bu topraklar adalete susamış. Yani onun için bu polemiklere girmiyoruz. Yani Cumhurbaşkanı tabii ki artık siyasi anlamda ülkede siyasi miadını doldurdu. Ne açıdan doldurdu? Çünkü sürekli düşüşte, siyasi miadını doldurdu. Artık kimyası bozulmuş durumda. Onun için bu şekilde savrulduğu için küfür ediyor. Neticede savrulmayan bir insan küfür etmez arkadaşlar”şeklinde konuştu.

İktidar tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yargı yolu açılmaya çalışılması konusunda ki düşüncelerinin sorulduğu bir soruya ise “Sayın Cumhurbaşkanının bir siyasi kimliği var. AK Parti'nin Genel Başkanı. Tarafsız ve bağımsız bir Cumhurbaşkanı değil. Anayasamızın hükümlerine göre ve bir siyasi partinin genel başkanı olduğu için bütün yaklaşımları siyasi. Tüm değerlendirmeleri siyasi. Bağımsız ve tarafsız hiçbir değerlendirmesi yok ve bu ettiği yeminle de bağdaşmıyor, Anayasayla da bağdaşmıyor ve Anayasayı ihlal ediyor aslında. Uluslararası sözleşmeleri de ihlal ediyor ve Sayın Ekrem İmamoğlu, Sayın Cumhurbaşkanı geçmişte şunu söylüyordu. ‘İstanbul alan Türkiye'yi alır’ Evet; Cumhuriyet Halk Partisi millet ittifakı İstanbul'u aldı ve bu şu anda onlar için bir korkulu rüya oldu. Yani herhalde İstanbul Belediyesi'nin çalışmaları onların rüyalarına giriyor. Çünkü sosyal devlet ilkesi gereğince Cumhuriyet Halk Partisi'nin tüm belediyeleri insan odaklı olarak çalışmaya devam ediyor. Hizmetlerini o şekilde sunuyor ama netice itibarıyla bizim inandığımız önce Allah'ımız sonra milletimiz var. Yani bu anlamda hizmetlerimize devam edeceğiz ve bu oyunu da bozacağız ve bu oyunu da bozacak olan millettir zaten, sandıktır. Onun için bir an önce sandığı istiyoruz”diyerek yargını siyasi anlamda zarar gördüğünü ve bununda en somut örneğinin yeni atanan Adalet bakan yardımcısı olduğunu hatırlatarak “yargıda siyasi iklime göre karar veriyor. Keşke tarafsız ve bağımsız bir yargı olsa ona da saygı duyarım seyyar bir yargıç vardı. O seyyar yargıç nerede? Eğer ceza verilecek birisi varsa o mahkemeye seyyar olarak atanırdı ve orada cezayı verirdi ve bu sefer diğer bir mahkemeye giderdi. O yargıç şimdi adalet Bakan Yardımcısı oldu. Hesap edin ülkenin geldiği nokta bu arkadaşlar”dedi.

banner148
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
banner30