Son 20 yıla baktığımızda Edirne’de bir çok şeyin hayaller
üzerine kurulduğunu açıkça görenlerden ve bunu yaşayanlardan biriyim. Cek, caklarla
işlerin yürüdüğü Edirne’de bir Allahın kulunun elini taşın altına soktuğunu
görmedim. Bunda hem siyasi, otorite hemde idari otoritenin payının olduğunu
söyleyebilirim. Yaşadığımız kentin önemini ve değerini belki bizler içeride
yaşadığımız için göremiyoruz ama, dışarıda yaşayanlar bunu çok iyi görüyorlar. Biz
yıllarca Edirne’yi makyajlayarak satmaya çalıştık, yaptığımız uyduruk yollar, düzenlediğimiz
çocuk parkları “ki onlarda yok artık” Allah Cengiz Varnatopun’dan razı olsun
sayesinde Edirne park gördü ama onlara bile bakamadılar”. Yani hep makyaj, hep
süs somut olarak karşımıza çıkarıldı. Bizde bunları bir b..k muş gibi
alkışladık. Son aylarda ise muhteşem projelerle karşımıza çıkılmaya başlaması
sadece hayal olması beni çileden çıkartıyor. Varsın hayaller gerçek olsun, ancak
gerçeklerle de yüzleşme zamanı geldi geçiyor bile. Nerede avanta lavanta kokan
işler var hep oradayız. Yok kule, yok prestij proje, yok bilmem ne. Yahu önce
altımıza bir bakalım. Bu kent için kendimizi yırttık, turist akacak dedik, tanıtım
yapalım dedik ve boy boy ulusal kanallarda, gazetelerde yer aldık ancak bunun
hiçte iyi kullanamadık. Hedef kitlemiz sadece İstanbul oldu. Dışarı hiç mi hiç
açılamadık. İki saatlik yoldan gelen her adama ciğer yedirdik, nehri gezdirdik,
külliye ve Selimiye dedik, ha birde Şehitliğimiz var dedik, sonrada eline meyve
sabunu ve badem ezmesini vererek aynalı süpürge ile gönderdik. Peki gece neden
yatıramadık? Çünkü yatıramıyoruz. Alt yapı yok. Tesis yok. Bir kaç adam gibi
otelimiz var onun haricinde hiçbir şey yok. Artık konsept değişti. Millet
yıldıza bakıyor, bizim gibi havaya değil. Bir kaç yıldız koysak otelleri daha
iyi yapsak ve kalitesini arttırsak sonrada tanıtım yaparak atağa kalksak bakın
kim tutar Edirne’yi. Ama biz ne yapıyoruz! Olanı da baltalıyoruz. Olanlara
destek değil köstek oluyoruz.
Sayın başkana sormak istiyorum. Her hafta safsata yapıp
düzenlediğin basın toplantılarında “arkadaşlar arıtma tesisi yapmaya karar
verdik. Artık doğayı katletmeyeceğiz. Nehirlerimize b..lu suları basmayacağız, yer
altına pislik akıtmayacağız. Çöp depone alanını vahşi depolamadan kurtaracağız.
Yeşili bol alanlar yaratacağız. Kentin belli yerlerini imara açarken beton
değil yeşile ağırlık vermek için gerekeni yapacağız. El birliği ile
çalışacağız. Kentin görüntüsünü bozmadan Selimiye’yi kapatmadan imar
yapılanmaları için çalışacağız. Avanta alanı aramızda barındırmayacağız.
Ulaşımı kendimize göre değil halkımıza göre düzenleyeceğiz. Sorunsuz bir kent
yaratacağız. Her gün hakim karşısına değil halkın karşısına çıkacağız. ”desene!Milletin
illeri aldı başını gidiyor sen hala yerinde sayıyorsun. Güya partin halk
partisi, ama sen halktan uzak ve toplantıları halkınla bile yapamıyorsun. Ama
sen ne diyorsun? Yok kule yapacağız, Yapmazsam adımı şu koyacağım bu koyacağım.
Prestij proje yapacağım, yaptırtacağım. Hep masal hep dümen. Elbet bu dümen bir
gün bozulacak. Son dönem deyip ezme, kırma, yıkma. Sana güvenen sana inanan
Edirne’nin ve seçmeninin umutlarını boşa çıkarma. Batının son kalesi diye
övündüğün kenti yaban ellere teslim etme. Eğer böyle gidersen inan teslim etmek
için zamanın olmayacak ve senden bu kaleyi efendi gibi alacaklar. Ve bizde o
zaman başımızı öne eğip kaderimize razı olmaktansa, alkış yapıp Edirne’yi emin
ellere teslim edeceğiz.Ama siz kim bilir nerede olacaksınız.Ve her gün içine
ettiğiniz Edirne için yanıp tutuşacaksınız.
Hayallerle değil gerçeklerle avunalım!
Son 20 yıla baktığımızda Edirne’de bir çok şeyin hayaller üzerine kurulduğunu açıkça görenlerden ve bunu yaşayanlardan biriyim. Cek, caklarla işlerin yürüdüğü Edirne’de bir Allahın kulunun elini taşın altına soktuğunu görm
18 Ağustos 2011 Perşembe 14:27